Devletin temeli: Liyakat ve Adalet

İsmail
Yazar: İsmail Tarih: 25 Haz 2020
Devletin temeli: Liyakat ve Adalet

Bu iki kavram uzun süredir gündemimizde. İşi siyasete bağlayanlar falan oluyor ama bence tamamen sosyolojinin alanı. Yani toplumla alakalı bir konu, siyaset bunun bi tık gerisinden geliyor.

Hani bir söz var; Coğrafya kaderdir diye. Tam da işte öyle bir durum. 30 yaşını geçtim, ömrümün ilk yıllarında da bu problem vardı, şimdi de var. Muhtemelen ömrümün son yıllarında da olacak…

Geçen yıllarda bir düğün vesilesiyle akrabalarımızın yanına gitmiştim. Bi tane amca, uzun süre şimdi bu hükümette şöyle torpil böyle torpil var diye yaklaşık yarım saat konuştu. Her nasılsa konu başka mevzuya geldi ve tekrar başladı anlatmaya. Falan belediye bizim partidendi, ben gittim ona şunu yaptırdım, bunu hallettim diye biraz da ondan bahsetti. Ben söyleyene kadar da farkedemedi. Halbuki bu coğrafyada partinin adı çok farketmiyor, insanlar bir yerlerden tanıdığı oldu mu, her türlü işini gördürüyor. Bu mevzularda eleştiri yapanların derdi torpil falan değil, sadece bu torpili kendilerinin yapamıyor olmalarına aşırı derecede üzgünler.

Oysa liyakat bir ülkenin temel dinamiklerinin başında geliyor. Bunun farkında olmayan da yok gibi. Güreşçi birinin banka yönetim kuruluna alınmasına tepki vermeyen göremedim, bir tane kişinin dışında. Ama her nasılsa bu coğrafya maalesef bu… Ne yaparsak yapalım bi adım ötesine geçemiyoruz. Çünkü toplum bu. Siyaseti şekillendiren, yönlendiren toplumdur. Toplum değişmedikçe partiler gelip geçecek ama bu mevzuyu aşamayacağız. Daha uzun yıllar aynı gündemle devam ederiz diye düşünüyorum.

Gelelim adalete. Bu da çok diğerinden çok farklı değil aslında. Parti farketmeksizin, adalete bu ülkede güvenen sayısı gerçekten çok ilginçtir. Ama nedense herkes kendi adaletinden dert yanıyor. Daha dün başörtülüler giremez diye toplumun büyük kesimini dışlayan adam, bugün barolar için adalet yürüyüşüne destekte. Onun adalate bakışından bu ülkeye ne gibi bir fayda gelebilir ki. Diğer yandan, dün ezilen, her fırsatta ezildiğini düşünenler, en küçük köşe taşını ele geçirince herkesi ezmeye bi yerlerden başlamakta.

Çok uzaklara dalıp gitmeye de gerek yok. Çevrenizde apartman yöneticisi falan olunca yürüyüşüne varıncaya kadar değişenleri muhakkak görmüşsünüzdür. Hemen herkesin yanıbaşında bu tür onlarca örnek varken, her mevzuyu siyasete bağlamak; işin kolayına kaçmak, hatta çözümsüzlüğe itmekten öte gitmez.

Toplumda böylesine karşılığı bulanan mevzularda, siyasi figürler değiştiğinde, bir değişim beklenir mi sizce? Ben en küçük bir ümit bile taşımıyorum şahsen. Ülkenin çok farklı bölgelerinde yaşadım. Hep isimler değişikti, ama huylar neredeyse aynıydı. Şekiller de değişikti, kıyafetler de… Ama nedense değişmeyen tek şey ahlaktı. Bütün bunları görünce geleceğe dair kaygılarım artıyor. Bu mevzuları çözebileceğini umduğum büyük kafalar, en ufak meselelerle gününü kurtarma derdinde. Ne diyebilirim ki…

Yorumlar

comments powered by Disqus